Beslenme, pek çok insan tarafından karın doyurmak, açlığı bastırmak, canın istediği besinleri tüketmek şeklinde tanımlanmaktadır. Halbuki vücudun ihtiyaç duyduğu enerji ve 50’ye yakın türde besin öğesinin yeterli ve dengeli bir şekilde besinler yolu ile alınması gerekmektedir. Besinlerin içerdiği protein, vitamin ve mineral gibi besin öğeleri beslenmede büyük önem taşımaktadır.
Sağlık harcamalarındaki artışta en önemli etmenlerden biri yanlış beslenme alışkanlıklarıdır. Hatalı beslenmeye bağlı şişmanlık, koroner kalp hastalıkları, kanser, diyabet, osteoporoz gibi sağlık sorunlarının tedavi maliyeti çok yüksektir. Sağlıklı beslenme alışkanlığı ve egzersiz, sağlığın korunması ve geliştirilmesi için çok önemlidir. Son yıllarda bazı besinler, hastalıkların önlenmesi ve tedavisindeki etkinlikleri açısından fonksiyonel besin adı altında değerlendirilmeye başlanmıştır.
Fonksiyonel besinler doğal olarak içerdikleri fizyolojik aktif bileşenleri ile sağlıklı beslenmeye katkıda bulunmanın yanında, iyi hal ve sağlığı geliştirici, hastalık riskini azaltıcı potansiyel etkileri ile vücuttaki bir veya daha fazla hedef fonksiyonda yararlı etkiler oluşturduğu bilimsel olarak kanıtlanan besin bileşenleri olarak tanımlanır. Besleyici özellikleri dışında vücuda fizyolojik yararlar sağlayan ve kronik hastalık riskini azaltabilen, sağlığı geliştiren fonksiyonel besinler, günlük beslenme alışkanlıkları içinde doğal şekilleri ile tüketilebildiği gibi, genetik mühendislik yoluyla ya da zenginleştirilmiş olabilirler.
Teknolojik gelişmeler, besinler ve hastalıklar arasındaki ilişkiyi ortaya koymakla kalmayıp, sağlığı korumaya ve geliştirmeye yardımcı olan fonksiyonel besin kavramıyla farklı bir bakış açısı ortaya koymaktadır. Güçlü bir bağışıklık sistemi ve sağlıklı bir beden için fonksiyonel besinlerin tüketime ağırlık verilmelidir. Fonksiyonel besin adı altında ilk sırayı anne sütü alırken sonrasında en çok bilinen ve tüketilen probiyotik ve prebiyotiklerdir. Bu ürünlerin kullanımı sağlıklı sindirim sistemi ve güçlü bir bağışıklık sistemi için önemlidir. Omega 3 açısından zengin yumurtalar ve sütler, tam taneli tahıllar, probiyotik meyve suları, kalsiyumu ve D vitamini artırılmış sütler, bitki sterolleri içeren süt ürünleri piyasada rahatlıkla bulunabilen diğer fonksiyonel besinlerdir.
Beslenme sırasında alınan antioksidan vitaminler ve bileşiklerin en iyi kaynakları sebze ve meyvelerdir. Sebze ve meyveler farklı besin bileşenlerinden zengin oldukları için sebze, meyve ve bunlardan elde edilen sebze ve meyve sularının tüketiminde çeşitlilik sağlanması önem taşımaktadır. Bol sebze ve meyve tüketimi kolon, meme, prostat gibi kanser türleri ile kalp – damar hastalıklarının riskini azaltmada yardımcı olmaktadır.
Tekli doymamış yağ asitleri içeriği açısından kalp hastalıklarına ve kansere karşı koruyucu etkilerinden dolayı zeytinyağı, punicalagin içeriği ile damar sertliğini önlemesi ve prostat kanserine karşı koruyucu etkilerinden dolayı nar, kateşin gibi antioksidan etkili maddeler içerdiğinden kalp hastalıkları ve kanserden koruyucu etkilerinden dolayı yeşil çay, likopen içeriği ile kanserden koruyucu etkilerinden dolayı domates, organosülfür içeriği sayesinde kolesterol ve tansiyonu düşürücü, kanserden koruyucu etkilerinden dolayı sarımsak, içerdiği probiyotik ve prebiyotikler sayesinden sindirim ve bağışıklık sistemini güçlendirici etkilerden dolayı yoğurt ile kefir fonksiyonel besinlere birer örnek teşkil etmektedir. Ancak fonksiyonel besinlerin besin olarak kalması, kesinlikle hap veya kapsül şekline dönüştürülmemesi gerekmektedir. Diğer yandan sıkça tartışılan bir besin de kırmızı şaraptır.
1970’lerde Fransa’nın kırmızı şarap içilen bölgelerinde yapılan araştırmalarda yağlı besinler tüketilmesine karşılık kalp hastalığının seyrek görülmesi Fransız Paradoksu (Çelişkisi) olarak nitelendirilmektedir. Halk arasında kırmızı şarabın kırmızı üzümden, beyaz şarabın ise beyaz üzümden yapıldığı şeklinde bir düşünce hakimdir. Halbuki renk farklılığı kırmızı şarapta üzüm çekirdeklerinin de kullanılmasından kaynaklıdır. Üzüm çekirdeğinin yapısında proantosiyanidin adında kuvvetli bir antioksidan madde vardır. Bu madde C vitamininin etkisini artırdığı gibi küçük kılcal damarlardaki serbest radikal hasarını önlemeye ve damarın sağlamlığını sağlayan kollajen maddenin üretimini artırmaya yardımcı olur. Üzüm çekirdeğindeki antioksidan madde C vitamininden 20-40 kat daha fazla antioksidan etkiye sahiptir ve varis, cilt kırışıklığı, alerji ve gözdeki makula dejenerasyonuna iyi geldiği düşünülmektedir. Diğer yandan kırmızı üzüm kabuğunda yer alan antioksidan maddeler de çok daha fazladır. Tüm bunlara rağmen içki içmeyen birinin kırmızı şaraba başlaması önerilmez, ancak alkol alan birini en azından kırmızı şarap içmesi için teşvik etmek faydalı olacaktır muhakkak.
Fonksiyonel besinlerin iyi hal ve sağlığı geliştirici ve bazı hastalık risklerini önleyici potansiyel etkilerini belirlemek amacıyla araştırmalara devam edilmeli, kontrollü çalışmalarla güvenilirlik artırılmalıdır. Bu araştırmaları desteklemek için teşvik sağlanmalı ve bu besinlerin potansiyel yararları konusunda toplum bilinçlendirilmelidir.