Beslenme, açlık duygusunu bastırmak, karın doyurmak ya da canın çektiği şeyleri yemek içmek değildir. Kabul etmek gerekir ki; yaşamak için beslenmek durumundayız. O halde iyi yaşamak istiyorsak iyi beslenmeliyiz. Beslenme; insanın, büyüme, gelişme, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması için gerekli olan öğeleri alıp vücudunda kullanılabilmesidir.
Beslenmede amaç, bireyin yaşı, cinsiyeti, fiziksel aktivitesi ve içinde bulunduğu fizyolojik duruma göre gereksinimi olan enerji ve besin öğelerini yeterli ve dengeli miktarlarda almasıdır. Bugüne değin yapılan bilimsel araştırmalar insanın 50’ye yakın türde besin öğesine gereksinimi olduğunu ortaya koymuştur. Bu öğelerin herhangi biri alınmadığında, gereğinden az ya da çok alındığında, büyüme ve gelişmenin engellendiği ve sağlığın bozulduğu bilimsel olarak ortaya konmuştur. Vücudun büyümesi, yenilenmesi ve çalışması için gerekli olan besin öğelerinin her birinin yeterli miktarda alınması ve vücutta uygun şekilde kullanılması durumu “yeterli ve dengeli beslenme” deyimi ile açıklanır. Buradaki yeterlilik terimi miktar ile dengeli beslenme ise çeşitlilik ile ilişkilendirilmektedir.
Peki, sürekli olarak dengeli beslenmeden ve çeşitlilikten bahsediyorken acaba sağlıklı diye bildiğimiz birtakım besinler bizim hasta olmamıza sebep olabilir mi? Sıkça tükettiğimiz besinler birer şeytan mı, melek mi? Diyet bireye özgü olarak hazırlanmalıdır. O halde daha özgün bir diyet programı hazırlarken, kişiye sağlıklı diye bulgur mu önermeli, yoksa kişideki duyarlılık durumuna göre pirinç mi tavsiye etmeli? Ya da inek sütü, yumurta, domates, mercimek, fındık, portakal gibi besleyici özelliği bulunan besinleri verirken kişideki duyarlılık faktörünü göz ardı mı etmeli?
Stres, bağırsak flora dengesizliği, enfeksiyon veya bazı medikal ilaçlara bağlı mukozal hasar vb dışında sağlıksız beslenme durumu, diyette çeşitliliğin olmaması (çok fazla miktarda gluten) gibi nedenlere bağlı olarak gelişen Besin Duyarlılığı yaşam kalitesini düşüren bir durumdur. Son yıllarda geliştirilen teknolojik yöntemler sayesinde besin intoleransı teşhisine son nokta konulmuş durumda.
IgG ölçümü için geliştirilmiş altın standarda sahip bir test teknolojisi ile artık 200’den fazla besin maddesine karşı oluşabilecek intolerans çok az miktarda kan örneği alınarak kısa süre içerisinde tespit edilebilmektedir. Besin maddelerine özgü IgG antikorlarının belirlenmesiyle elde edilen test raporuna göre hazırlanan diyet programının uygulanması ile bireyin;
- Şişmanlık, zayıflık
- Cilt problemleri (Sedef hastalığı, akne, sivilce, kaşıntı, egzama, ürtiker)
- Halsizlik, yorgunluk, uyku bozuklukları, depresyon, anksiyete, migren, baş ağrısı
- Solunum yolu hastalıkları (astım, bronşit, geçmeyen öksürük, sık hapşırma, rinit, nezle)
- Mide ve bağırsak problemleri (gaz, şişkinlik, ishal, kabızlık, mide krampı, ödem, IBS)
ve daha birçok şikayetinin kronik hale gelmesi engellenmektedir.
Türkiye’de beslenme kaynaklı sorunlar gün geçtikçe artmaktadır. Besin duyarlılığı da beslenme kaynaklı sorunlardan biridir. Dünya nüfusunun yarısında Besin duyarlılığı bulunmakta ve buna bağlı olarak obezite, IBS (Irritable bağırsak sendromu), hipertansiyon, astım, kronik yorgunluk, depresyon, egzama, çil ve deri döküntüleri, şiddetli mide ve bağırsak problemleri gibi birçok hastalıktan ve şikayetten yakınmaktadır (Dünya Sağlık Örgütü, 2006).
Bağışıklık sistemi bakteri, virüs, mantar ve parazitlerin yol açabileceği enfeksiyonların oluşmasını engeller. Fakat yediğimiz herhangi bir besin vücudu olumsuz olarak etkiliyor ise durum farklıdır: O zaman vücut, yabancı madde olarak gördüğü besine karşı savunma sistemini harekete geçirir. Besinlere karşı vücudun vermiş olduğu olumsuz yanıt normalde zararsız olarak bildiğimiz besinler tüketildiğinde dahi meydana gelebilir. Bu olumsuz bağışıklık sistemi yanıtı 2 şekilde değerlendirilebilir: Besin Duyarlılığı (İntoleransı) ve Besin Alerjisi.
Besin duyarlılığı ile besin alerjisi sıklıkla birbiriyle karıştırılmaktadır. Besin duyarlılığına, alerjiye oranla çok daha sık rastlanmaktadır. Besin duyarlılığına bağlı oluşan rahatsızlıklar bazen alerjiye bağlı oluşan rahatsızlık ve semptomlara benzemenin yanında, alerjiden farklı olarak bazen saatler hatta günler sonra ortaya çıkabilmektedir.
Besin alerjisinde, besin tüketildikten hemen sonra bağışıklık sistemi yanıtı oluşmasının yanı sıra yanıt IgE antikorlarına bağlıdır. Kişiler çoğu zaman kendileri teşhis koyabilirler. Örneğin çileğe karşı alerjiniz söz konusu ise çilek yer yemez şiddetli öksürük, deride kızarıklık, kaşıntı gibi belirtiler ortaya çıkabilir ve siz çilekten kaynaklandığını teşhis edebilirsiniz. Ancak besin duyarlılığında yanıt bu şekilde oluşmamaktadır. Besin duyarlılığı, bir başka terimle Gecikmiş Tip 3 Alerji, IgG antikorlarına bağlı olarak savunma sisteminin oluşturmuş olduğu bir yanıttır; çoğunlukla semptom ve şikayetler alerjiye göre daha uzun sürelerde görülmektedir. Bu sebeple kişiler problemin yedikleri besinlerin hangisinden kaynaklandığını bulmakta zorlanırlar.
Daha sade bir dille; besin alerjileri genelde hemen etki ederek kendini belli etmektedir. Süt içildikten bir süre sonra gaz, şişkinlik, hazımsızlık gibi sindirim problemlerinin yaşanması; domates veya yumurta yenildikten sonra ciltte kaşıntı, kızarıklık gibi durumların ortaya çıkması; mantar tüketiminin ardından anafilaksi hatta ölüme kadar varabilen problemler ortaya çıkabilmektedir. Kişi sorun yaratan besini “ben biraz önce ne tüketmiştim?” diyerek çok rahat bir şekilde tespit edebilmektedir.
Ancak besin intoleransı denilen durum, gecikmeli gıda alerjisi olarak tanımlanmaktadır. Etkisi 3 gün sonra bile ortaya çıkabildiği için kolay kolay ayırt etmek pek mümkün değildir. İşte, besin intolerans testi (gıda duyarlılık testi) ile tüketim sonrasındaki 72 saat içerisinde semptomlara yol açacak (ancak kendi kişisel deneyimlerimizle pek kolay saptayamadığımız) ve yaşam kalitemizi düşüren besinleri tek tek öğrenmek artık mümkün olabilmektedir.
Eski yöntemlerle, besin duyarlılığına bağlı olarak genellikle hangi besinin kişide semptom ve birtakım şikayetlere sebep olduğunu, besinleri tek tek deneyerek bulmaya çalışılırdı. Fakat birden çok besin veya besin kombinasyonu problem yaratıyorsa bu besinleri bulmak imkansız hale gelir ve hayat boyunca nedeni anlaşılamayan rahatsızlıklar, şikayetler yaşamak zorunda kalınırdı. Artık yeni nesil besin duyarlılık testleri ile birçok besine karşı Spesifik IgG tayini ile duyarlılık olup olmadığı saptanabilmekte. Ardından kişiye özel hazırlanan sonuç raporlarına göre bir diyetisyen tarafından önerilen eliminasyon ve ardından uygulanan rotasyon diyeti ile şikayet ve semptomların azaldığı, hatta mevcut sıkıntılarda gözle görülür gelişmeler olduğu saptanmaktadır.
Eliminasyon diyeti ile duyarlılık saptanan besinlerin, test sonucunda belirtilen sürelerce diyetten çıkarılmasıyla birlikte önceden yaşanan sıkıntıların hafiflediği ve ortadan kalktığı görüldükçe kişinin diyete olan bağlılığı ve teste olan güveni daha da artmaktadır. İlgili süreler dolduğunda rotasyon diyeti adı altında duyarlılık saptanan ve diyetten çıkarılan besinler tek tek ve azar azar olmak koşuluyla diyete 4 günde bir giderek artırılarak eklenir. Mevcut sorun tekrarlarsa o besine karşı eliminasyon diyeti tekrar uzatılabilir, herhangi bir sıkıntı yaşanmaz ise kişi ömrünün geri kalan kısmında aşırıya kaçmadan o besini tüketmeye devam edebilir.