Gün geçmiyor ki medyada çarpıcı açıklamalar yapılmasın. Bilim, doğruların artmasından ziyade yanlışların azalması ile de ilerler. Ancak özellikle sağlık ve beslenme alanında gündemi meşgul eden o kadar çok yöntemden söz edilmektedir ki; insanlar neye, kime inanacağına karar verememektedir.
Yakın bir tarihte ülkemizde yapılan bir araştırmaya göre; tirajı yüksek 7 gazetede beslenme ile ilgili yayınlanan yazıların 2/3’ünün niteliksiz haber olduğu ve tüm yazıların sadece %18,3’ünün bir uzman tarafından yazıldığı saptanmıştır. Bu uzmanların idealist davranmayarak bilimsel olmayan açıklamalar yapma ihtimalini de hesaba alırsak, ortada çok büyük bir sorun olduğunu düşünebiliriz. Özellikle zayıflama alanı çok geniş bir yelpazede iş olanağı sağlamaktadır. Diyet / light ürünlerden zayıflama ilaçlarına, aktarlarda bulunan karışımlardan ameliyatlara, spor aletlerinden zayıflama çaylarına kadar çok geniş bir pazar söz konusudur. Kimisi çıkıp tek tip diyetler, protein ağırlıklı formülalar, bitkisel tabletler, %100 doğal ürünler önerirken kimisi de bazı iğneler ile kişileri zayıflattığını iddia etmektedir. Biri çıkıp da size ayda 6 kg ve üzerinde ağırlık kaybını vaat ederse o kişinin uzmanlığından, biliminden şüphe ediniz. Kendinizi işin ehli olmayan kişilere emanet etmeyiniz!
Dünya Sağlık Örgütü aylık ağırlık kaybının 2 – 4 kg arasında olması gerektiğini önemle vurgulamaktadır. Kişi çok şişmansa, ameliyata hazırlanacaksa, kişide kiloya bağlı olarak herhangi bir sağlık problemi oluşmuş veya oluşma sürecinde ise, doktor ve diyetisyen gözetiminde ayda 6 kg verdirilebilir. Daha fazla ağırlık kaybının faydadan çok zarar vereceği asla unutulmaması gereken, çok ciddi bir konudur. Kimse 10 senede aldığı kiloları 10 günde vermeye kalkışmamalı, sabırla tedavinin üzerine gitmelidir. Zayıflamanın temelinde eğitim yer almaktadır. Dahiliye uzmanı veya endokrinolog kontrolünde yapılacak klinik muayenenin ardından elde edilen kan tahlil sonuçları yorumlanarak, kişi diyetisyen eşliğinde tıbbi beslenme tedavisine alınmalıdır. Egzersiz ve davranış değişikliği tedavisinin yerleştirilmesi ile hedefe ulaşılmalı ve kişi koruma programına alınmalıdır. 3 ay süresinde diyet, egzersiz ve davranış değişikliği tedavisi uygulanmadan kimseye ilaç tedavisi ve/veya cerrahi tedavi uygulanmamalıdır.
Herkes kısa sürede sonuç alma düşüncesiyle özellikle kas ve su kaybettiren mucize yöntemler uygulamaktadır. Halbuki çözümü bilimde aramakta yarar vardır. Unutulmamalıdır ki; her başarısız deneme vücutta zayıflamaya karşı direnç oluşmasına yol açar ve kişide ben bu işi beceremiyorum şeklinde bir düşüncenin oluşmasını sağlar.
Düşük kalorili diyetler kısa dönemde yorgunluk, baş dönmesi, açlık, derinin kuruması, saç dökülmesi, soğuğa tahammülsüzlük, bulantı, ishal veya kabızlık gibi istenmeyen yan etkiler yaratırken, uzun vadede safra taşı oluşumu, kardiyak komplikasyonlar ve sıvı – elektrolit dengesizliklerine neden olabilirler. Çok düşük kalorili diyetler ise gut hastalığı, kardiyak disritmiler ve hatta ölümlere bile sebep olabilirler. O nedenle etik olarak mesleğini icra eden kişi ve kurumlardan destek almakta yarar vardır. Her diyet yazan kişinin diyetisyen olmadığı bilinmeli, başvurulan uzmandan diplomasını görmek istemeli.